35.00 ₺
Ne kitabın ne de yazarın adı tanıdık. Kitaba bakmak için eline alan kişiye özel bir bilmezlik bu. Kitabı rafa geri koymak yerine, merak duyarak ve içinden gelen sese karşı koyamayarak kitabın arkasını çevirdiğinde, şu satırları görür, kkabı eline alan kişi: “Michel, bu matrak harbin en azgın döneminde, yirmi dört saatlik izinle geldi Paris’e… Tatlı bir sonbahar sisine sarılı yürek paralayıcı bir barış havası kaplamıştı Paris’i… Orada, geldiği yerde olup bitenlerden hiç kimsenin haberi yok gibiydi; sadece Michel’di sanki bilen, cephedeki kepazeliği! Bir acı halinde duyduğu yalnızlığını… Şaşkınlık verici bir yetenekler bütünü olan bu kitaptan, sürekli bir fişek şenliği seyretmiş duygusuyla ayrılıyor insan…” Bu kadardı yazı ve bu yazının altında bir isim vardı: Albert Camus. Kitabı eline alan kişinin, kitaba kayıtsız kalması olanaksızdı artık. Kitap, iki hafta boyunca masada durdu. Okumaya cesaret edilemedi adeta. Çünkü, Elsa Triolet’nin kim, hangi ‘Elsa’ olduğu öğrenilmişti artık. Şu mısralardaki Elsa’ydı o: “Öyle derin ki gözlerin içmeye eğildim de / Bütün güneşleri pırıl pırıl orada gördüm / Orada bütün ümitsizlikleri bekleyen ölüm / Öyle derin ki her şeyi unuttum içlerinde.”
—Beril Yalçın, Radikal Kitap
“Michel, bu matrak harbin en azgın döneminde, yirmi dört saatlik izinle geldi Paris’e… Tatlı bir sonbahar sisine sarılı yürek paralayıcı bir barış havası kaplamıştı Paris’i… Orada, geldiği yerde olup bitenlerden hiç kimsenin haberi yok gibiydi; sadece Michel’di sanki bilen, cephedeki kepazeliği! Bir acı halinde duyduğu yalnızlığını…”
Şaşkınlık verici bir yetenekler bütünü olan bu kitaptan, sürekli bir fişek şenliği seyretmiş duygusuyla ayrılıyor insan.
—Albert Camus
Ne kitabın ne de yazarın adı tanıdık. Kitaba bakmak için eline alan kişiye özel bir bilmezlik bu. Kitabı rafa geri koymak yerine, merak duyarak ve içinden gelen sese karşı koyamayarak kitabın arkasını çevirdiğinde, şu satırları görür, kkabı eline alan kişi: “Michel, bu matrak harbin en azgın döneminde, yirmi dört saatlik izinle geldi Paris’e… Tatlı bir sonbahar sisine sarılı yürek paralayıcı bir barış havası kaplamıştı Paris’i… Orada, geldiği yerde olup bitenlerden hiç kimsenin haberi yok gibiydi; sadece Michel’di sanki bilen, cephedeki kepazeliği! Bir acı halinde duyduğu yalnızlığını… Şaşkınlık verici bir yetenekler bütünü olan bu kitaptan, sürekli bir fişek şenliği seyretmiş duygusuyla ayrılıyor insan…” Bu kadardı yazı ve bu yazının altında bir isim vardı: Albert Camus. Kitabı eline alan kişinin, kitaba kayıtsız kalması olanaksızdı artık. Kitap, iki hafta boyunca masada durdu. Okumaya cesaret edilemedi adeta. Çünkü, Elsa Triolet’nin kim, hangi ‘Elsa’ olduğu öğrenilmişti artık. Şu mısralardaki Elsa’ydı o: “Öyle derin ki gözlerin içmeye eğildim de / Bütün güneşleri pırıl pırıl orada gördüm / Orada bütün ümitsizlikleri bekleyen ölüm / Öyle derin ki her şeyi unuttum içlerinde.”
—Beril Yalçın, Radikal Kitap
Yazar: Elsa Triolet
Çevirmen: Attila Tokatlı
Kitap Adı: Beyaz At
Türü: Roman
ISBN: 978-9944-106-04-7
Değerlendirme yazabilmek için oturum açmalısınız.
Değerlendirmeler
Henüz değerlendirme yapılmadı.