Gerçeklikle kurguyu harmanlayan ya da gerçekliği yeniden kurgulamak… Tarihi, bize tarih diye sunulan başlıkları… İşte böyle zor bir işe girişiyor yazar Orhan Bahtiyar yeni romanı “Elohim’in Çocukları”nda… Var olanı, bilgi olarak sunulanı alıyor, kendi yazar süzgecinden geçiriyor, kendi yaşam ve “edebi” deneyimini katıyor… Belki de bir anlımda gerçeği onarıyor kendi araç gereçleriyle… Nereden bakarsanız bakın, bir bilge yazarla, bir bilgelik romanıyla karşı karşıyayız…
Bilgelik, felsefe, güzel ahlak, dürüstlük, sadelik, saflık ve düşünmenin baş köşede yer aldığı bir dünyada yaşıyorsunuz. Hayal edin. Edebilir misiniz? Zor gibi duruyor, öyle değil mi? Kim bilir, belki de binlerce yıl önce insanlar bu şekilde yaşıyordu? Orhan Bahtiyar, “Elohim’in Çocukları” romanında tarihle kurguyu iç içe geçirerek zor olanı başarmış ve yeni bir gerçeklik çıkarmış ortaya. Tarihte yer alan bilgilerle kendi kurgu dünyasını harmanlayarak alternatif bir dünya tarihi sunmuş. Size dayatılan bilgilerin doğruluğuna eminseniz ve tarihi olayları sorgulama derdinde değilseniz bu kitabı alırken biraz düşünebilirsiniz. “Elohim’in Çocukları” başka bir evrene doğru yol almanızı ve farklı bir dünyaya gitmenizi sağlayabilir.
Bu kitap düşünceleri hallaç pamuğuna çevirip bilgilerinizi sorgulatacak, farklı fikirlere karşı olan açlığınıza çare olurken bir yandan da sizi 21 Aralık 2012 tarihinde gerçekte neler olduğu konusunda aydınlatacak… “Elohim’in Çocukları” insanlık tarihini sorgulayan ve açık kapılardan ustaca süzülebilen bir kitap.
“Daha önce hiç Tevrat’ı okudun mu?” diye sordu Uriel.
“Ezbere bilmesem de evet…” yanıtını alınca sözlerine devam etti.
‘Tevrat iki Adem’den bahseder. Bunlardan biri Elohimlerin, yani benim ve yardımcılarımın meydana getirdiği galaktik insandır. Yani Mu halkı… Yani Adem -1. Diğeri de Yahve ırkının, yani Hospitalarius ve ona bağlı Naakallerin meydana getirdiği yeryüzü insanı. Adem-2… Adem-2 soyu, Adem-1 soyundan daha sonra getirildi yeryüzüne. Her Adem’in yanına bir de Havva prototipi yapıldı. Adem-1 bu dünyanın dışında yapıldı. Tevrat’tan hatırlayacaksın, Adem isminin türetildiği Adama sözcüğü koyu kırmızı, yani “kızıl toprak” anlamına geliyor.”
“Kızıl Gezegen… Mars!…” diye bağırdı Chris kendini tutamayarak. Sözü kesilen Urie başıyla gülümseyerek onayladı Chris’i. İbranice ve Arapçada da kan anlamına gelen “dem” sözcüğü de aynı kökten türemişti. Ayrıca Güney Pasifik’in Polinezya yerlilerine göre, Tanrı Taaroa ilk insanı kırmızı topraktan, yani “Araca”dan yaratmıştı. Gözlerinin önüne Polinezya yerlilerinin yaradılış efsanesi geldi. Bazı bölümlerini neredeyse ezberlemişti...
GÖKSAN GÖKTAŞ, AKTÜEL, ŞUBAT 2013